

İktidarın Meşruiyet Krizi ve Seçim Korkusu:
Son dönemde yaşananlar, iktidarın seçimle gitmeyi reddedebileceği ve AK Parti’nin oy oranının %30’un altına düştüğü algısını güçlendiriyor. Bu, iktidarın sandıktan umudunu kestiği ve meşruiyetini yitirdiği bir tablo sunuyor. Muhalefeti, özellikle Ekrem İmamoğlu gibi isimleri, yargı yoluyla saf dışı bırakma girişimleri ters tepmiş görünüyor. Saraçhane’deki örgütlü sokak protestoları, muhalefetin dayanışmasını artırdı ve CHP’nin kitleleri mobilize etme yeteneğiyle siyasi bir zemin yarattı. Gezi’den farklı olarak, bu direnişin iktidar değişimi gibi net bir hedefe yöneldiği açık.
İktidar sandığı sulandırırsa, muhalefetin en etkili aracı barışçıl sokak protestoları olacak. Cumhurbaşkanı dışında iktidar cephesinden ciddi bir destek gelmemesi, AK Parti’nin iç dinamiklerinin zayıfladığını ve operasyonların inandırıcılığını kaybettiğini gösteriyor. Ekonomik krizin derinleşmesi ve Mehmet Şimşek’in politikalarının halkı yoksullaştırması, iktidarın halk nezdindeki kredisini tüketmiş durumda. Erken seçim, krizden çıkış için giderek daha fazla kabul görüyor; iktidarın bu haliyle ülkeyi yönetemediği ortada.
İktidarın önündeki seçenekleri ve muhtemel yol haritasını şöyle özetleyebiliriz:
Siyasi Operasyonlara Devam:
Hedef: İmamoğlu ve Yavaş gibi isimleri yargıyla diskalifiye ederek sandık öncesi avantaj sağlamak.
Yöntem: Diploma tartışmaları, terör suçlamaları ve medya algısı.
Risk: Bu strateji ters tepti; muhalefet birleşiyor, halk öfkeleniyor ve uluslararası meşruiyet azalıyor. Medyanın zayıf argümanları da etkisiz kalıyor. Israr edilirse, meşruiyet kaybı artar ve sokak hareketleri kontrolden çıkabilir.
Sokağı Bastırma:
Hedef: Muhalefetin sokak çağrılarını etkisizleştirmek ve kitleleri sindirmek.
Yöntem: Polis müdahalesi, protestoları kriminalize etme ve muhalif sesleri susturma.
Risk: Anayasal haklara sert müdahale tepki çeker. Gezi gibi direnişi büyütebilir. Saraçhane’nin örgütlü yapısı, kontrollü bir direnişe evrilebilir. Şiddet, “azınlık diktası” algısını güçlendirip erken seçim baskısını artırabilir.
Erken Seçime Razı Gelme:
Hedef: Meşruiyet kaybını durdurmak ve kontrolü kaybetmeden sandığa gitmek.
Yöntem: Popülist vaatler, ekonomik paketler veya seçim sürecini manipüle etme.
Risk: Kamuoyu, AK Parti’nin kazanma şansını düşük görüyor. Erken seçim, iktidarın sonunu hızlandırabilir. “Geldikleri gibi giderler” söylemi, seçimle gitmenin geri dönüş şansını koruyabileceğini ima ediyor, ama kazanmaları zor.
Otoriterleşmeyi Derinleştirme:
Hedef: Sandığı devre dışı bırakarak iktidarı sürdürmek.
Yöntem: OHAL, muhalefetin tasfiyesi, baskının artırılması.
Risk: İç çatışma ve uluslararası izolasyon artar. “Direnme hakkı” meşru bir zemin bulabilir, pasif direniş başkaldırıya dönebilir. Kısa vadede güç korunsa da uzun vadede sürdürülemez.
Pazarlık ve Geri Çekilme:
Hedef: Muhalefetle uzlaşıp krizi yatıştırmak ve zaman kazanmak.
Yöntem: Operasyonları askıya alma, tansiyonu düşürme.
Risk: Zayıflık algısı yaratır, tabanda güven kaybına yol açar. Ekonomik ve siyasi krizler çözülmezse erozyon durmaz.
Sonuç: İktidar, kısa vadede baskıyı artırıp sokağı sindirmeye çalışabilir, ama bu başarısız olursa erken seçime razı kalabilir. Ekonomik çöküş, toplumsal öfke ve muhalefetin örgütlü direnişi, manevra alanını daraltıyor. Meşruiyetini kaybetmeden sandığa gitmek zorunda kalabilir, aksi halde “azınlık diktası” algısı pekişecek ve iç-dış dinamikler yönetimi imkânsız hale getirecek. “Geldikleri gibi giderler” söylemi, erken seçimle iktidarın el değiştirebileceğine dair umut taşıyor. Ancak son çırpınış olarak otoriter hamleler de ihtimal dahilinde.