

Suriye de Türkiye’nin Genel Planı Nedir?
Türkiye’nin Suriye politikasını anlamak için son yıllarda izlediği stratejiyi, resmi açıklamaları ve sahadaki gelişmeleri dikkate alarak bir çıkarım yapabiliriz. Mart 2025 itibarıyla, Türkiye’nin Suriye’deki planını şu ana unsurlar üzerinden değerlendirebiliriz:
1. PKK/PYD ile Mücadele ve Güvenlik Önceliği
Türkiye’nin Suriye politikasının temel hedeflerinden biri, PKK’nın uzantısı olarak gördüğü PYD/YPG’nin Fırat’ın kuzeydoğusundaki varlığını ortadan kaldırmak veya en azından sınırdan uzaklaştırmak. (kukla devletleşme” kaygısıyla)
Mevcut Durum: Esad rejiminin Aralık 2024’te HTŞ tarafından devrilmesiyle, YPG Fırat’ın doğusunda hâlâ kontrolü elinde tutuyor. Ancak HTŞ’nin Şam’ı alması ve SMO’nun (Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu) kuzeyde ilerleyişi, Türkiye’ye bu konuda yeni bir fırsat penceresi açmış görünüyor.
Plan: Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın 8 Aralık 2024’te Doha Forumu’nda yaptığı açıklamada, “PKK uzantılarının meşru taraf olarak değerlendirilemeyeceği” vurgusu, Türkiye’nin YPG’yi siyasi süreçlerin dışında tutma ve askeri olarak zayıflatma niyetini koruduğunu gösteriyor. Fidan’ın Ocak 2025’te “YPG konusunda gereği yapılacak, bu askeri operasyondur” demesi, gerektiğinde yeni bir harekâtın gündeme gelebileceğine işaret ediyor. Türkiye, HTŞ ve SMO üzerinden YPG’ye baskı kurmayı planlıyor olabilir.
2. Suriye’nin Toprak Bütünlüğü ve HTŞ ile İşbirliği
Türkiye, Suriye’nin parçalanmasını istemiyor; bu, hem sığınmacıların geri dönüşü hem de sınır güvenliği için kritik. HTŞ’nin Esad’ı devirmesi, Türkiye için beklenmedik bir gelişme olsa da, Ankara bunu avantaja çevirmeye çalışıyor.
Mevcut Durum: HTŞ lideri Ebu Muhammed el-Colani’nin “toprak bütünlüğü” vurgusu (BBC Türkçe, 1 Aralık 2024), Türkiye’nin resmi söylemiyle uyumlu. Ancak HTŞ’nin İslamcı geçmişi ve Türkiye’nin “terör örgütü” listesindeki konumu, ilişkileri karmaşık hale getiriyor.
Plan: Türkiye, HTŞ ile pragmatik bir ilişki kurarak, bu grubu YPG’ye karşı bir denge unsuru olarak kullanmayı ve Suriye’nin yeniden inşasında söz sahibi olmayı hedefliyor. Dışişleri Bakanlığı’nın Mart 2025’te HTŞ yönetimine destek sinyali vermesi , bu yönde bir işbirliği planını doğruluyor. HTŞ ile protokol önerisi burada devreye girebilir; Türkiye, sığınmacıların geri dönüşü için HTŞ’den garanti isteyebilir, ancak HTŞ’nin kapasitesi ve uluslararası meşruiyet eksikliği bu planı zorlaştırıyor.
3. Sığınmacıların geri dönüşünün gündemde olmaması; bu, Türkiye’deki kamuoyu baskısına rağmen hükümetin henüz somut bir adım atamadığını yansıtıyor.
Mevcut Durum: Esad’ın devrilmesiyle “güvenli geri dönüş” umutları artsa da, HTŞ’nin yönetim modeli ve Suriye’nin istikrarsızlığı, sığınmacıları caydırıyor. Hükümetin “gönüllü ve güvenli geri dönüş” söylemi (Fidan, Aralık 2024) devam ediyor, ama pratikte ilerleme sınırlı.
Plan: Türkiye, HTŞ ile çalışarak kuzeyde “güvenli bölgeler” oluşturmayı ve sığınmacıların buralara dönmesini teşvik etmeyi planlıyor olabilir. Ancak bu, HTŞ’nin istikrar sağlayabilmesi ve uluslararası fonların devreye girmesiyle mümkün. Hükümetin BM nezdinde “Bağışçılar Konferansı” önerisi (İletişim Başkanlığı, 2024), bu planın finansal ayağını oluşturuyor.
4. Büyük Güçlerle Denge Politikası
Türkiye, Suriye’de ABD, Rusya ve İran gibi aktörlerle ilişkilerini dengede tutmaya çalıştı, ancak Esad’ın düşmesi bu dengeyi değiştirdi.
Mevcut Durum: ABD, YPG’yi desteklemeye devam ederken, Rusya’nın Suriye’deki etkisi zayıfladı. İran ise HTŞ’nin zaferinden rahatsız. Türkiye, bu kaosta kendine alan açmaya çalışıyor.
Plan: Türkiye, ABD ile YPG konusunda pazarlık yaparak (mesela tarafsız bir tampon bölge önerisi) ve HTŞ üzerinden Rusya’ya karşı pozisyonunu güçlendirmeyi hedefliyor. Trump yönetiminin 2025’te göreve başlaması, Türkiye’nin “parlak fikirler ve projelerle” ABD’ye yanaşma stratejisini destekleyebilir.
Türkiye’nin Genel Planı Nedir?
Özetle, Türkiye’nin Suriye’deki planı şu unsurlara dayanıyor:
Kısa Vadede: YPG’yi sınırdan uzaklaştırmak ve HTŞ ile işbirliği yaparak kuzeyde kontrolü artırmak. Bu, SMO’nun sahadaki rolünü güçlendirmekle mümkün olabilir.
Orta Vadede: Sığınmacıların geri dönüşünü sağlayacak güvenli bölgeler oluşturmak ve HTŞ’yi siyasi bir aktör olarak meşrulaştırmaya çalışmak.
Uzun Vadede: Suriye’nin toprak bütünlüğünü koruyarak, YPG’nin özerk yapısını engellemek ve bölgedeki etkisini ABD, Rusya ve İran’a karşı dengelemek.
“PKK/PYD kukla devleti” kaygısı, Türkiye’nin YPG’ye yönelik askeri ve siyasi baskısının temel motivasyonu. Ankara, bu yapının ABD desteğiyle güçlenmesini kendi politikalarının başarısızlığı olarak görüyor ve bunu tersine çevirmeye çalışıyor.
“HTŞ ile protokol” önerisi, Türkiye’nin planları arasında dolaylı olarak yer alıyor gibi; ancak HTŞ’nin henüz istikrarlı bir yönetim kuramaması ve uluslararası toplumdaki konumu, bu planı uygulanabilir olmaktan uzak tutuyor.
Sonuç olarak, Türkiye’nin planı, güvenlik (YPG’ye karşı mücadele), istikrar (HTŞ ile işbirliği) ve iç politik baskıyı hafifletme (sığınmacıların dönüşü) ekseninde şekilleniyor. Ancak bu planın başarısı, HTŞ’nin performansı, ABD’nin YPG politikası ve uluslararası desteğe bağlı. Şu anki tablo, Türkiye’nin proaktif ama riskli bir strateji izlediğini gösteriyor.